48 EYLÜL - EKİM 2011 / SAYI 28 YORUM nın styling eğitimi açısından biraz daha gerisinde olduğu izlenimini veren bir program bulunmaktadır. Bütün bunlardan bağımsız olarak, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde yat tasarımı yüksek lisans programı açılmıştır. Aynı isimdeki program MSGSÜ’nde açılmaktadır. Programların isimlerinden de belli olduğu üzere, Avrupa ve dünyada, yat tasarımı yüksek lisans konusunda, akademik platformda ortak bir eğitim dili hala kurgulanamamıştır. Aynı ülkelerdeki üniversitelerde bile, programlar ve süreleri birbirlerini tutmamaktadır. Ayrıca bu eğitim programları öğrencilere gerekli donanım ve vizyonu vermekte yetersiz kalmaktadırlar. Bunun yanında öğrencilerin, bu okullara hangi ölçütlere göre alınacağına ilişkin bir standardizasyon da bulunmamaktadır. Yat tasarımı disiplini, gemi inşaatı ve makineleri mühendisliği ile iç içe olduğundan, program elbette bu disiplinin desteğine gereksinim duyacak ve bu disiplinden destek alacaktır. Bununla birlikte, programa endüstri ürünleri tasarımı, iç mimarlık ve mimarlık kökenlerinin yanı sıra, doğal olarak, gemi mühendisliği mezunu bölümü öğrencilerin de alınması gerekmektedir. Ancak bu konuda önemli bir sıkıntı ortaya çıkmaktadır. Mühendislik eğitiminin formasyonu, tasarım eğitiminden belirgin özellikleriyle ayrılmaktadır. Mühendislik leksikonunda “tasarım” edimi, tasarım disiplinlerinde olduğundan farklı eylemleri içermektedir. “Mühendislik disiplinlerinde de bilgi olarak ‘geçerli’ sayılan şey, şu anda ilkece vazgeçilebilir veya değiştirilebilir olan bir kavrayış tarzına göre gerçekleştirilmiş bir doğrulama etkinliği -deney, hesaplama vb.- ile elde edilmektedir”3. Bu anlamda, gemi mühendisliği ve tasarım disiplinlerinden farklı bir meslek alanıdır. Unutulmamalıdır ki, yüksek lisans programları, meslek okulları değildir ve bu gibi uygulamalı bilimlerde, eğitim, proje temelli yürümektedir. Keza ömründe hiç styling projesi ya da iç mekan projesi yapmamış bir gemi mühendisi, hiç kuşkusuz, bütün yüksek lisans eğitimi boyunca, proje tasarlayıp “yeniden” meslek öğrenemez ve bunun üzerine bir de tez yazamaz. Bir başka deyişler, iki yarıyıllık programının tümünü proje disiplinine ayıramaz. Zaten yalnızca iki proje yapmakla bir kişinin “meslek sahibi” olması da beklenemez. Eğer öyle olsaydı, tasarım disiplinlerinin her bir döneminde en az bir proje olmazdı. Zira yüksek lisans programlarının amacı, meslek öğrenmek değil, çeşitli dersler alarak o meslekte uzmanlaşmaktır. Bunun muadili sorunlar, mimar ve endüstri ürünleri tasarımcıları içinde bile mevcutken; yat tasarımı yüksek lisans programına kabul edilecek gemi inşaatı ve makineleri mühendisliği bölümü mezunu öğrenciler, kesinlikle iki yarıyıllık bir mesleki temel eğitime tabi tutulduktan sonra programa başlatılmalıdır. Disiplinler arası jargon uyuşmazlıları nedeniyle bu sorun, dünyanın diğer noktalarında da sıkıntıları haizdir. Müfredatlarının, hiçbirinin birbirini tutmadığı yüksek lisans ve sertifika programları konusu, işte bu yüzden özellikle mühendisler açısından sorunludur. Bu anlamda görüntü odur ki, herhangi bir yat tasarımı yüksek lisans programı, mevcut tasarım disiplinlerinde verilen bir temelin üzerine inşa edilecek bir bina değildir. Yat tasarımı iç mimarlığın, endüstri ürünleri tasarımının ya da gemi inşaatı ve makine mühendisliğinin bir alt dalı ya da uzmanlık dalı değildir. Çünkü bu programlarda, üzerinde uzmanlaşılacak bir bilgi ancak nebülöz halinde bulunmaktadır. Bu nebülözün düzene sokulması demek, tasarım disiplinlerinin müfredatını yeniden tasarlamak anlamına gelmektedir ki, bu da önceki bölümde zikrolunduğu üzere, mevcut müfredatların iyice şişerek altı seneyi bulması anlamına gelmektedir. Zaten bu yüzden, yat tasarımı bağımsız bir disiplin görüntüsü vermektedir. Türkiye’de yat tasarımında gerek lisans gerekse yüksek lisans boyutunda eğitim standardı öncelikle müfredat ekseninde yakalanmalıdır. Programlarda sanki birbirlerinden farklı meslek dallarıymışçasına uzaklaşılarak eğitim yapılmamalıdır. Fakülte ve enstitülerde bu eğitimi verecek akademisyenler en önce birbirini iyi anlamalıdır. T. C. Maltepe Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi ve MSGSÜ’nin bu girişimleri, iletişimi ve birlikte hareket etmeleri, hem bilime katkı hem de Türkiye açısından son derece önemlidir. Bu öneme dayanarak, ortak akıl ve ortak irade yat tasarımı yüksek lisans eğitimi için gereklidir. Bu çıkarsamadan hareketle, lisans üstü eğitimi -en azından Türkiye’de- üniter olmalıdır. Böylelikle daha baştan, bu eğitimde Türkiye ulusal bir ekolün yolunu açılacaktır. Mezunların Çalışma Alanları Gittikçe genişleyen yapısı ile dünyada yat inşaatı sektörü, büyük çapta araştırma-geliştirme ve yatırım faaliyetlerinde bulunmaktadır. Bu gelişmeler, denizci ülkelerin ekonomisine getirdiği yüksek katma değerler yanında, ülkeler için önemli prestij kazançları da sağlamaktadır. Bugünkü durumu ile çoklu ihtisas alanına sahip yat inşaatı sektöründe büyük eksikliğin yaşandığı Türkiye’de, tasarım ve üretimde çalışacak uzman tasarımcılara olan gereksinim gittikçe artmaktadır. Yat tasarımı disiplininin çalışma ve etkinlik alanı, yatların yanında styling ve iç mekan tasarımının lider rollere soyunduğu deniz araçlarının tümünü kapsamaktadır. Yat tasarımı programları, Türkiye’nin ve hiç kuşkusuz, dünya yat inşaatı sektörünün uzman tasarımcı gereksinimini karşılayacaktır. Bu programlar, mezunlarına, yat sınıfı deniz araçları üzerine faaliyet gösteren tasarım ofisleri, gemi inşaatı mühendisliği ofisleri, çeşitli boyutta tekne üreten atelyeler ve tersanelerde 3 Adams. Bir Mühendisin Dünyası. ss. 35,39
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=