Boat Builder Türkiye 29. Sayı (Kasım-Aralık 2011)

59 KASIM - ARALIK 2011 / SAYI 29 her zaman Roosevelt’i seçeceğim” 6 (Churchill) demiştir. Bu ifade deniz gücüne dayalı geleneksel İngiliz uygarlığının ve aynı zamanda emperyal politikasının net bir görüntüsünü ortaya koymaktadır. Bir başka politik şahsiyetin, ünlü Rus Çarı Petro’nun denizcilikle ilgili düşüncelerine göz atmakta yarar vardır. Bir kara devleti olan ülkesininin jeopolitik konumunu çok iyi kavrayan Petro “karısı -sonradan çariçe olacak- Katerina’ya vasiyetinde İngiltere’yle ticari ilişkilerini geliştirmesini ve onlardan denizciliği öğrenmesini; gerek Karadeniz’de, gerekse Baltık denizi üzerinde tersaneler kurmasını” 7 (Tokatlı, 1980) salık vermiştir. Bu meyanda açıkça gözükmektedir ki denizcilik bir devlet politikası ve uygarlık sahnesinde bir varolma biçimidir. Türk Denizciliği Özellikle İstanbul ve Çanakkale Boğazı gibi jeostratejik konumu çok önemli noktaları elinde bulunduran Osmanlı’nın denizcilikte geri kalması şaşkınlık vericidir. İstanbul Boğazı ile ilgili bazı ünlü tarihsel şahsiyetlerin neler dediğini dikkatlere sunmak gereklidir: “Petrus Gyllius (16. Yüzyıl Fransız yazar) ‘İstanbul Boğazı, bütün diğer boğazlardan üstündür, çünkü iki denizi ve iki dünyayı tek anahtarla açmaktadır’. Napoleon Bonaparte (Fransa İmparatoru): Eğer dünya tek bir devlet olsaydı, başkenti mutlaka İstanbul olurdu” 8 . Türkler’in deniz kültürüne uzak kalmasının nedenlerinin izini sürmek için şafağın söktüğü yıllara gitmek gerekir. Türkler, tarih boyunca denizciliğin önemini, askeri stratejiler üretmenin dışında yeterince kavrayamamıştır. Bunda çok önemli bir etken, Türkler’in denizcilik geleneğinin 1071’de Anadolu’ya gelene kadar hiç varolmamış olması ve Selçuklular’ın Hıristiyan dünyası için ekonomik, siyasi ve dini açıdan önemli merkezleri elinde bulundurması olmuştur. Selçuklu İmparatorluğu’na karşı sıkça düzenlenen haçlı seferleri, Türkler’in bölgede etkin bir askeri deniz gücü haline gelmesini ikiyüz yıl kadar geciktirmiştir. 1300’lerin başında Anadolu Beylikleri’nin ortaya çıkması ile beraber Türk denizciliği gelişerek batıya rakip olarak ortaya çıkmış ve nihayet 14. yüzyılda Anadolu beyliklerinin çoğunu egemenliği altına alan Osmanlı Devleti, Türk denizciliğini kısa bir süre için de olsa büyük bir askeri güç haline getirebilmiştir. Askeri alanda Türk denizciliği, 17. yüzyıl başlarına dek altın çağını yaşamış olsa da, sivil donanma hiçbir zaman gerektiği gibi başarıyı yakalayamamıştır. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Öncelikle Osmanlı Devleti’nin coğrafi konumu, hinterlandı ve zengin kaynakları deniz keşiflerine gereksinimi ortadan kaldırmıştır. Bunun yanında devletin dış politikası ve yönetim biçimi, Rönesans ve Aydınlanma Çağı’nın yükselen değerlerinin, çeşitli kurumların, eğitim sisteminin ve halkın bilincine sızmasını engellemiştir. Denizcilikteki gelişmelere hep yabancı kalan Osmanlı İmparatorluğu, Akdeniz’in dörtte üçünü bir Türk gölü haline getirmeyi başarsa da, bir “kara devleti” olarak kalmıştır. Yelken teknolojisinden makineye geç geçilmiş, deniz ticaretine geç başlanmış, deniz ticaret kanunu geç düzenlenmiştir. Osmanlı döneminden cumhuriyet yönetimine, bir kısmı hurda olmak üzere, küçük bir deniz filosu kalmıştır. Daha sonra Lozan antlaşmasıyla yabancılara verilen kabotaj (yük ve yolcu taşıma hakkı) hakkının geri alınması, Türk denizciliğinin kurulması ve geliştirilmesi için önemli bir aşama olmuş, ancak bu gelişme hiçbir zaman güçlü bir ivme yakalayamamıştır. Devamı gelecek sayımızda... 1 İkinci Deniz Gücü Sempozyumu Kitabı, Harp Akademileri Komutanlığı, s. 33. 2 Age. 3 Charles Pearcey Snow. İki Kültür. 4 Age. 5 Carrol Starrs Alden ve Ralph Earl, Makers of Naval Tradition. 6 Stephen Wall, Is Britain a European Nation? 7 Attila Tokatlı, Tarih Boyunca Politika, ss. 151152-153. 8 http://sehr-istanbul.blogspot.com/2011/07 /tarihin-onemli-sahsiyetleri-istanbul.html

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=