biçimlendirilebileceğini" öne sürmüşlerdir. Bu anlayışa göre bir mimarlık ürününde iç-dış ayrımı ortadan kalkmaktadır. Bir deniz aracı iç mekanı da hiç kuşkusuz dış mekanla aynı dili konuşmalıdır. Ancak bu diskurun önünü kesen bir sorun vardır ki; o da bir deniz aracının aynı zamanda bir endüstriyel tasarım olmasıyla staylinginin kimi zaman tekil bir ölçüt olarak değerlendirilmesidir. Bu anlamda bir deniz aracının içi, bir endüstri ürünün iç boşluğudur. Stayling görsel olarak kullanıcıyla iletişim kuran kılıf ya da örtü değildir; ancak çoğunlukla bazı araç sınıflarında müşteriler staylinge çok önem verdiklerini ifade ederek, aracın içinde nasıl bir boşluk kalırsa o hacmin boyut ve ölçülerine razı olmaktadırlar. Bu gerçeklik Konstrüktüvizm'in ve/veya Ozhatz'ın yaklaşımına eklemlendiği zaman, deniz aracı tasarlama etkinliğini daha kuşatıcı bir anlam bütünlüğüne eriştirecektir. Bu vargıya göre, bir deniz aracı iç mekanında mimari biçimlenişin doğrultusu aynı oranda ve eşsüremli olarak hem içeriden dışarıya, hem de dışarıdan içeriye doğru olmalıdır. Bu anlayışa göre, dış ve mekan arasındaki bağlantı kesin, net ve kesintisiz olmalıdır. İç mekandaki düzenlemeler, her zaman için dıştaki doluluk ve boşluk konumlandırılmasının algılamasını dikte etmektedir. Deniz aracında iç mekan oluşumunu ve akuatik yaşamı programlayan bir etken de deniz aracının büyüklüğüdür. Araç büyüdükçe, iç hacmi, genişlemekte, stabilitesi kararlılığını artırmakta ve stayling ile iç mekan arasında bağlamında kopmalar yaşanmaktadır. Bazı araçların boyutlarının büyüklüğünden dolayı -içinde yolculuk yapanlar tarafından- hareketli değil, sabit mimarlık ürünleri gibi algılanabildiğine ilişkin çıkarımlar vardır. Boyutta büyüme mimari senaryoda, dış mekandan iç mekana evrilmeyi getirmektedir. Örneğin günümüzün tatil gemileri yolcularına öyle büyük ve çeşitli tüketim mekanları sunmaktadır ki, yolcu pencereden denize bakma gereksinimi bile duymamaktadır. Bu olgu, ünlü yönetmen Federico Fellini'nin "E la Nave Va"filminde kolaylıkla gözlemlenebilmektedir. Film bir transatlantik içinde geçmektedir ve film boyunca deniz manzarası çok az gözükmektedir. Geminin iç mekanları o kadar büyüktür ki, izleyiciye karakterlerin bir gemide olduğu hissini kinestezik olarak kaybettirmemek için, kamera ritmik hareketlerle yavaşça bir iskeleye bir sancağa yatırılmaktadır (Resim 1). "Günümüzde deniz araçları arasında, iç mekan büyüklükleriyle en çok konuşulan araçlar megayatlardır. Bundan önceki bölümlerde de sözü edildiği gibi megayatların boyutları öylesine büyümektedir ki; bugün birçok megayatm içinde çocuklar için oyun odaları, bilgisayar ve masaj odaları ve kitaplıklar tasarlanmakta; buna karşın yatın içinde birçok boş ve tanımsız alan kalmaktadır". Bir yatta çok fazla tanımsız boş mekanın ortaya çıkması başarısızlık sayılmaktadır (Resim 2, 3, 4, 5). Bu boşluklardan da çıkarılabildiği kadar çok işlevsiz mekan çıkarılması kavram içinde yığılmaya neden olacaktır. Bir deniz aracının, çoğu zaman sahip olduğu mekanların sayısal değerlendirmesine göre ölçüldüğü doğrudur. Ancak bu değerlendirme doğrudan doğruya onun tatminine ya da yararına işaret etmez. "Bir bisiklet düşünelim: İki vitesi vardır ve bu durum açıkça bir vitesten daha avantajlıdır. Üçvites biraz daha iyidir, ama onun üzerinde vites varsa üzerine bir iki tane daha eklenmesi yararlılık ve tatmine fazla bir şey katmaz. Başka bir deyişle, vites sayıları ve kullanılırlığı arasındaki ilişki doğrusal değildir. Ancak, grafikteki gibi logaritmik bir eğriyi andırır" (Analysis in Product Development). Bu nedenle 45-S0m boylarda yatları tasarlamakta bazı zorluklarla karşılaşılmaktadır. Yazar Carla Nuvolari Duoda, bu noktada karşılaşılan sorunu bir soruyla ortaya koymaktadır: "Bir yat büyük bir otele çevrilmeden bu devasa büyüklükteki tanımsız mekanlarla nasıl başa çıkılacaktır. Örneğin, yemek odası 18-20 kişiyi tantanalı biçimde konfor içinde ağırlamak üzere tasarlanmalıdır. İçeride garsonların yemekleri sıcak biçimde servise hazırlayabileceği büyükçe bir kiler olmalıdır". Duoda bu kez soruyu sormakta ancak yanıtı okuyucuya bırakmaktadır: "Ya yat sahibi teknede yalnızsa, o zaman ne olacaktır? Denize demir atıp sekiz metrelik bir masada tek başına oturacak mıdır?". "Günümüzde mimarlık için belki de en çetin sorun, mimarlığın bir bütün olarak toplum kültürü ile ilişkisi sorunudur. Mimarlık, kendi değer dizgeleri ile kendi kendine başvuran bir dizge mi sayılmalıdır, yoksa kendi dışındaki güçler tarafından bir kez yeniden kurulduğunda bütünlük kazaResim1: Fellini'ninbir başka ünlü filmi Dolce Vita'nın geçtiği CostaAtlanica Kruvazörü'nün kazinosu Resim 2: İç mekanda oluşan tanımsız boşluklara tipik bir örnek Resim3: Üçgüverte yüksekliğinde bir galeri Resim4: ÜnlümegayatChristina O'nun yemeksalonu ""'". """""'" "'" ~ liöiillıııiWtr 1
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=