Kara yaşamına göre kesinlikle güvenlikten daha yoksun bir fiziksel ortam olan deniz aracında mekanları isimlendirmenin, denizciler arasında iletişimi güçlendirdiği düşünülebilir. Örneğin bir tayfa, yaralanma anında içine su alan bir bölgeyi kaptana anlatmak için zaman harcamayacak, "iskele alabandada yarık oluştu" diyerek derdini eziyet çekmeden anlatabilecektir. Bu noktadaysa, söz konusu yaralanma, tartışmayı dilin mekanla semantik ilişkisi ekseninden tutup, güvenlik ve bölmelendirme (kompartimantasyon) konusuna sürükleyecektir. Deniz aracı iç mekanında en önemli aşama, belki de bölmelendirmedir. Bölmelendirme, hangi mekanların uygun biçimde ne amaçla kullanılacağının belirlendiği etkinliktir. Vurgu yapılması gereken bir konu şudur ki, bölmelendirme, mimarlık ya da iç mimarlık terminolojisinde kullanılan "tefriş" sözcüğüyle denk bir anlama sahip olsa bile buradaki kapsamı daha geniştir. Bu işlemin, aracın hidrodinamik bölümü için yapılan kısmı, gemi ve yat tasarımı ve elbette gemi inşaatı ve makineleri mühendisliği disiplinlerinin uzmanlık ve etkinlik alanıdır. Deniz araçlarında iç mekanların bir mimarlık ürününde olduğundan çok daha kesin sınırlarla birbirinden ayrılmaları gerektiğinden tefriş yerine bu terimin kullanılması daha doğrudur. Zira bir deniz aracında mekansal düzenlemesi yapılan yalnızca insanların bulunduğu yaşam mahalleri değil, aracın iç hacminin tümüdür. Bu nedenle bölmelendirme terimi bu noktada hem bir aracın su geçirmez bütünlüğünü koruyabilmesi için yapılan enine, yatay ve boyuna perdeler tasarlanması işlemi, hem de yaşam alanlarının düzenlenmesini içine alan bir kapsayıcılıkla kullanılmaktadır. "Bölmelendirme, bir aracın yapısal bütünlüğünü koruması bakımından çok önemlidir ve deniz aracı tasarımında bu terimin yerleşmesinin en önemli nedeni 'güvenlik' olmuştur. Çünkü gemilerin herhangi bir yaralanma durumunda yüzebilirliklerini devam ettirmeleri için bölmelendirilmeleri gerekmektedir". Yüzyıllardır çeşitli şekillerde uygulanan gemilerin bölmelendirme fikri, günümüzde de tasarım aşamasındaki en önemli konulardan biridir. Deniz araçlarında bölmelendirmenin, "XIII. yüzyılda Çin'de başladığı bilinmekle beraber (bazı kaynaklar gemi bölümlemesinin III. yüzyıla kadar geriye uzanabileceğini söylemektedir), bu konuda batıda ilk bilimsel anlamdaki uygulamanın 1854 yılında British Marine Act ile yapıldığı kaydedilmektedir. 1912 yılında Titanic'in batması ve 1340 kişinin hayatını kaybetmesi, uluslararası denizcilik standartlarının gerekliliğinin ortaya çıkmasında büyük rol oynamıştır. Bu olayın ardından 1913 yılında ilk SOLAS (Safety Of Life At Sea), Denizde Can Güvenliği Konferansı düzenlenmiş ve/ fakat, ancak 1929 yılında yapılan konferans sonucu bir servis kriteri oluşturulabilmiştir" (Tuzcu. Yolcu/ Taşıt Perilerinin Yaralı Stabilite Standartlarının Sağlanması İçin Yapılması Gereken Değişiklikler). Yaşam mahallerinin bölmelendirmesini yaparken dikkat edilecek unsur, öncelikle hacimlerin boyut ve büyüklükleridir. "Kullanılabilir iç hacim ihtiyacı tekneden beklenen konfor (veya görev) düzeyinin bir fonksiyonudur. İç hacim ihtiyacı önemli ölçüde teknenin boyutlarını tarif eder. Tasarım ağırlığı ve dolayısıyla beklenen performansa uygun güç seçimi hep buradan gelir" (Onuk. Mrtp: Çok Amaçlı Taktik Platform Bir Konseptin Yaratılışı: TasarımMühendislik-İmalat). Bir deniz aracı tasarlarken, tasarımcının yapması gereken, mekanların -ampirik ya da kesinleşmiş- kullanıcılarının sosyal yaşamları, konusundaki niteliklerini ortaya koymaya çalışmaktır. Bu doğrultuda, kullanıcının yaşam koşullarının sosyal hiyerarşisi garanti altına alınmalıdır. Örneğin askeri bir gemide amiralin kamarasıyla üsteğmenin kamarası arasında sınıf farkı görüntüsü oluşturulmalıdır. Ya da bir megayatta, kaptan ile mürettebat kamaraları arasında konfor açısından farklar oluşturulmalıdır. Eğer kaptan kullanıcıya benzerse, konuklar da mürettebata benzer. Böylelikle en azından bir seyir süresince kısmen de olsa sosyal hiyerarşi sekteye uğrar. İç mekan niteliklerinin zaman zaman tartışılır olduğu yelkenli yatlara bakılacak olduğunda, bu araçların iç mekanlarının kıvrımlı oylumlarından dolayı zorlayıcı geometriye sahip oldukları görülmektedir. Çünkü karinaların farklı derinlik, farklı uzunluk ve genişliklerdeki kesitlerinin (posta) hiçbirisi birbirinin aynı değildir. Ancak aynı büyüklükte bir motoryatta, pruva dışında kalan kısımlar neredeyse
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=