
|
Türk Loydu Malzeme ve Ürün Sertifikalandırma Birim BaÅŸkanı Hür Fırtına: “Kendini İspat EtmiÅŸ Üreticiler, İstedikleri Klas KuruluÅŸuyla Çalışıyor”![]()
Türk Loydu’nun, yurtdışında çok tanınmadığını, bu nedenle ihracata yönelik tekne üreten firmaların tercihlerini Türk Loydu’ndan yana kullanmadıklarını söyleyen Türk Loydu Malzeme ve Ürün Sertifikalandırma Birim BaÅŸkanı Hür Fırtına, “Ama ÅŸunu da görüyoruz ki, pazarda kendini ispat etmiÅŸ bir üreticinin kendi istediÄŸi klas kuruluÅŸuyla çalışmasını müşteri engellemiyor.” diyor… Türk Loydu, yat inşa sektörünün içinde bulunduğu durgunluk döneminde bile yat sektöründeki mevcudiyetini koruyor. Yat sanayinde yaşanan krize rağmen pazarın belli bir payını elinde tutan kuruluş, bunun yanı sıra gezi teknelerinde de CE sertifikalandırma sürecinde çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye’de pazarı sağlıklı ölçmenin mümkün olmadığını belirten Türk Loydu Malzeme ve Ürün Sertifikalandırma Birim Başkanı Hür Fırtına, “Tekne adedine, teknenin gross büyüklüğüne ya da pazarın ekonomik büyüklüğüne göre farklı değerlendirmeler yapılabilir. Sayısal olarak bakarsak, yat sanayiinden yüzde 40 civarı bir pay aldığımızı tahmin ediyorum.” diyor. Türk Loydu’nun, ihracata yönelik üretilen teknelerde rekabet şansının düşük olduğu söyleyen Hür Fırtına, “Açıkçası yabancı müşteriler Türk Loydu’nu çok tanımıyor. Yat sektöründe zorlandığımız nokta da burası zaten. Bu da bir kısır döngü; müşteri yabancı, charter firmaları yabancı, brokerlar yabancı, dolayısıyla bunların hepsi kendi bildikleri ve daha önce çalıştıkları klas kuruluşlarıyla çalışmayı tercih ediyorlar. Böyle olunca da bizim dışımızdaki klas kuruluşları yabancıya üretilecek teknelerde pazara hâkim oluyor.” ifadelerini kullanıyor. Türk Loydu’nun ulusal bir klas kuruluşu olduğunu hatırlatan Fırtına, şöyle devam ediyor: “Bizim dışımızdaki klas kuruluşlarının hepsi dış sermayeli kuruluşlar. Biz de onlarla aynı mücadeleyi yapıp, uluslararası olma çabasını gösteriyoruz. İç pazarın dışında dış pazara yönelik de faaliyet göstermeye çalışıyoruz ama söylediğim gibi bu döngüyü kırmak kolay değil. Buradaki dinamikler Türk Loydu’na da bağlı değil. Bir parça sektöre ve yurtdışına bağlı dinamikler var. Bu konuda ülkemizden, sektörümüzden de beklentilerimiz var. Çünkü sektörümüz yat üretiminde dünyada önde gelen ülkelerden biri olarak anılıyor. Bununla sektördeki üreticiler gibi biz de onur duyuyoruz. Ama klaslamada tercihlerini Türk Loydu’ndan yana kullanmıyorlar. Tabi, bir yerde onları da anlayışla karşılamak lazım. Çünkü o pazara hitap etmek için buna ihtiyaçları var. Ama şunu da görüyoruz ki, pazarda kendini ispat etmiş bir üreticinin kendi istediği klas kuruluşuyla çalışmasını müşteri engellemiyor. Böyle çalıştığımız firmalar da var.” “Diğer klas kuruluşlarından eksiğimiz yok, fazlamız var” “Aldığımız geri dönüşlere bakarsak bize ‘zor klas kuruluşu’ diyorlar. Biz gerçekten her konuda titiz ve hassas davranıyoruz. Aslında bazı müşterilerimiz de bunda zorlanıyorlar ve açıkçası kaçınıyorlar. Ancak yaptığımız işin ciddiyetini anlayan müşterilerimiz hem bize daha çok bağlanıyorlar hem de bizim reklamımız oluyorlar. Diğer klas kuruluşlarından bir eksiğimiz olmadığına kesinlikle eminim. Hatta bazı konularda artılarımız da vardır diyebilirim.” “Biz Türkiye’deki üreticiyle aynı coğrafyanın, aynı kültürün insanlarıyız. Bu açıdan onlarla çalışmamız daha kolay ve seri olabiliyor. Türk Loydu’nun merkez ofisinin Türkiye olmasının da hem hizmet verme hızında hem de karar verme mekanizmasının çabuk işleyebilmesinde avantaj olduğunu düşünüyorum. Yat alanı dışındaki konulara baktığınız zaman yurtdışındaki birçok üreticiye hizmet veriyoruz. Bu yaptığımız çalışmalarda son yıllarda gittikçe daha olumlu tepkiler alıyoruz ve özellikle hızlı hareket etmemizin de beğenildiğini görüyoruz. Aynı şekilde yaptığımız kontrollerde hassas duruşumuz da dikkat çekiyor. Bu yaklaşımımızın iç sektörde de anlaşılması, hem bize hem de sektöre fayda sağlayacaktır diye düşünüyorum.” “Türk Loydu’nun malzeme üreticilerine çok katkısı olmuştur” “Türkiye’de üretilen malzemelerin hemen hemen hepsinde bizim sertifikasyonumuz var. 90’lı yıllarda ben bu işe başladığım zaman, Türkiye’deki malzeme üreticilerinin belki yüzde 99’u sertifikasız ürün üretiyordu. O dönemlerde yat sektöründe malzeme üreten bütün firmaları bir anlamda sertifikalandırmaya zorladık. Başlangıçta firmalar bunu bir zorlama gibi görmüş olabilir ama bizim yapmak istediğimiz, sektörün kaliteli ürüne ulaşması ve bu malzemeleri kullanan müşterilerinin de aldıkları ürüne güven duymalarıydı. Bunu da sağladık. Bu açıdan Türk Loydu’nun malzeme üreticilerine çok katkısı olmuştur.” “Klassız üretim eskiye göre oldukça değişmiş durumda. Çünkü özel kullanım amaçlı tekne ya CE Belgeli ya da klaslı olmak zorunda. Klaslı olmayı tercih etmesi gerekenler için yürürlükteki birtakım mevzuatlar, insanların bazı kurallardan uzak kalmasına imkan sağlıyor. Belli bir boya kadar olan yatlarda, klaslı yapılmasa da ticari yat olduğu zaman o yatlar çalışabiliyor. Özel yat olduğu zaman 24 metreye kadar Gezi Tekneleri Yönetmeliği’ne, yani CE’ye tabi. 24 metrenin altındaki tekneler, ticari yat olduğu zaman Gezi Tekneleri Yönetmeliği’ne tabi değil. Burada da birçok özel yat, formaliteleri yerine getirilip ticari yat gibi kaydediliyor, dolayısıyla CE Belgelendirmesine ihtiyacı olmuyor. Yatlarda 24 metrenin üstünde de gene klassız yapılanlar var ama eskiye göre artık oldukça azaldı. Açıkçası büyük tekne yapan tekne sahipleri klassız bir tekne yapmayı göze almıyor. Klassız bir teknenin ticari değeri düştüğü gibi kiralama sırasında tercih edilmesi de zorlaşıyor.” “IACS üyeliği süreci devam ediyor” “IACS üyeliği kolay bir süreç değil. Özellikle Türkiye gibi, AB’nin kurumlarını zor kabul ettiği bir ülke için hiç kolay değil. Altyapının hazırlanması için bir çalışma gerektiriyor. Biz bu sürecin ilk adımlarını birkaç sene önce attık. Ama bu sürecin hepsini bir anda tamamlamak mümkün değil. Periyodlarına göre süreç devam ediyor. Ön kabulü geçtik, kesin kabulü sağlayacak denetimlere hazırlanıyoruz. 2013 başlarına kadar o denetimlerden de geçmeyi planlıyoruz. Bunu da geçersek tam üye olacağız.” “Yat sektörümüzde birliktelik yok” “Yat inşa sanayiinde 2008 öncesine göre olan düşüş ve durgunluk devam ediyor. Henüz bir canlanma yok. Zaten hiç kimse 2008 öncesi duruma ulaşılmasını beklemiyor ama 2011-2012 yıllarında ciddi bir ilerleme kaydedilmiş değil. Kapanan birçok firma var, faaliyetlerini çok aza indirmiş firmalar var, zorluk yaşayan büyük firmalar var. Sektör için öncelikle çok ciddi bir imaj çalışması yapılması gerekiyor. Bizim yat sektörümüzde varmış gibi görünen ama aslında olmayan bir konu birlikteliktir. Sektör dayanışmasını oluşturacak çatı yok. Bir federasyon var ama o federasyonun birlikteliği tam olarak yerine getirdiğini sanmıyorum. Birtakım çalışmalar yürüten Yat İhracatçılar Birliği var. Ama ben bu çalışmaların hiçbirinin yat imalat sektörünü tam olarak toparladığını ve ortak bir strateji belirleyip yurtdışı pazarlara açılacak çalışmaları yürüttüğünü sanmıyorum. Daha doğrusu, yapılan çalışmaların yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bence çok ciddi bir sektörel çatıya ihtiyaç var. Bunun ardından sektörün her yönüyle çok iyi kontrol edilmesi lazım. Burada hem bizim gibi klas kuruluşlarına hem de devlete birtakım yükümlülükler düşüyor. Bu kontrol çok iyi yapılırsa, üreticiler sattığı teknelerin arkasında iyi durabilirse, servisiyle vs. müşteri memnuniyeti sağlanırsa yurtdışında Türk yat sanayinin imajının oturtulabileceğini ve sektörün daha çok dışarı açılabileceğini düşünüyorum.” “Orta sınıfı denize yönlendirecek düzenlemelere ihtiyaç var” “Türkiye’deki satışların artması ise öncelikle ekonomiye bağlı. Bunun dışında da sıkıntılar var. Vergilerde bir parça düşüş söz konusu olsa da, halen diğer ülkelere göre yüksek olduğunu düşünüyorum. Ama esas sıkıntı tekne bağlama ve korumada yaşanan sıkıntılar. Marina ücretleri çok yüksek. Belki büyük tekneler için karşılanabilir ve dünya ile eşdeğer bir maliyeti vardır ama daha küçük, orta sınıfın kullanabileceği tekneler için ciddi bir bağlama maliyeti var. Yer sıkıntısı o kadar fazla ki, basit bir köy marinası bile, her şeyiyle komple bir marinanın istediği fiyatları istiyor. Atma-çekme yerleri sıkıntılı, bunun için de astronomik paralar ödemek gerekiyor. Bu fiyatlarla insanların denizci olması zor. Orta gelir sınıfının denizden yararlanmasını sağlayacak düzenlemelere ihtiyaç var.” “Aslında yat sektöründe konuşulacak çok şey var. Yat imalat sektörünün nerelerde konuşlanacağı, nasıl imalat yapacağı vs. gibi tartışılması gereken çok konu var. Bu konuda devlet de birtakım şeyler yapmaya çalışıyor. Ama biraz yavaş kalındı. Bana göre, küçük ve orta boy tekne üretilebilecek yerlerde birtakım devlet düzenlemeleri ve teşvikleri şart. Yatırımı devlet yapıp, altyapıyı hazırlayıp teslim ederse ve belli bir vadede üreticiyi zorlamayacak bir geri dönüş planıyla üreticiye sunarsa, o zaman çok daha etkin bir gelişme sağlanabilir.” İlginizi çekebilir... Sanatçı Belma Bozkurt, 'Denizde Eko- Sanat Terapisi, Yeni Nesil Yaklaşımın İlk ÖrneÄŸi'Yelkenfest Yelken Okulu iÅŸbirliÄŸi ile sanatçı Belma Bozkurt moderatörlüğünde Eko-Sanat Terapi için Pendik Marina'dan Sedef Adası'na doÄŸru yelk... Cem HüroÄŸlu; 'Data Hidrolik için 2022-23 yılları beklentilerin üzerinde geçti. 2024 yılından da geçen senenin üzerinde bir talep bekliyoruz'Data Hidrolik Makina Sanayi A.Åž. Satış ve Pazarlama Direktörü Cem HüroÄŸlu, firmasının 2024 planlarını, yurtiçi ve yurtdışı fuarlar hakkındaki deÄŸerlen... Baran Akalın: "Hem Karada, Hem de Denizde Kullanılabilecek Karavan Projemiz Var"Aslında mimarım, Haliç Üniversitesi'ni bitirdikten sonra San Frans. Academy of Art'ta yüksek linans ve endüstriyel tasarım doktorası ile 4 sen... |
|||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.